peyami

Peyami Nazik hakkında....

8 Eylül 2012 Cumartesi

erzurum-adana 2

sabah (24 ağustos) fit bir şekilde uyanıp 06.12 de hareket ediyoruz.sürgü'den sonra 1500 m lik geçiti nasıl aştığımı anlamadan 12.35 te 78.50 km ile gölbaşı'na ulaşıp küçük bir otele yerleşiyorum.
sıcak bir geceden sonra 06.01 de gölbaşı'ndan ayrılıyoruz, güzel yolları kat ederek pazarcık,narlı derken 110.87 km ile türkoğlu'na ulaşıyoruz.artık hava sıcaklığını daha fazla hissediyorum.bütün gece vantilatör çalıştı ve sabah 8 den itibaren hava gerçek ısınıyor.dün,bugün sıcaklık mevsim normallerinin üzerinde ve yarın da sıcak olacakmış.
böyle bir ortamda 26 ağustos sabahı 06.12 de türkoğlundan ayrılıyoruz.nurdağı,fevzipaşa,islahiye derken suriyelilerin kampının önünden geçerek 13.30 da 85.55 km ile hassa'ya ulaşıyoruz.hassa öğretmen evinin dolu olması ve de başka bir otelin olmaması nedeniyle belediyenin çay bahçesinde kampım için emniyetten izin alıyorum.çay bahçesinde 10-25 yaş arası bir çok genç ile bolca sohbet ediyorum.akşamki sohbetin uzaması sonucu sabah çok çabuk oluverdi. ve 06.01 de yoldayız.sabah güzel yol alıp 4 h te 60 km yi katediyorum ama sonra tam cepheden esen rüzğar başlayınca 28 km yi ancak 3,5 h de alabiliyorum. böyle bir ortamda  13.30 da antakya'dayım. duygu ş.ile asi nehri üzerindeki köprüde buluşup 'belkısev pansiyon' a gidip belkıs hn kızı rana hn ile tanışıyor odama yerleşiyorum.duygu tarafından özel indirimli oda ücretimi ödediğim rana hn ; bu fiatı ancak annem çok çok özel kişilere yaptığını ifade ediyor.sağolasın belkıs hn ve tabiki duygu.belkıs ev eski bir antakya evinden pansiyona dönüştürülmüş; nefis bir yaşam alanı oluşturan avlulu ve avlusunda köpek ve kedileri olan doğal ve şirin bir mekan.bunun üzerine rana hn ın güler yüzlü hoş sohbeti mekanı daha da özel kılıyor.
antakya müzesini görebilmek adına alarmı kurmadan yatıp sabah 28 ağustos 7 gibi güzel uyumuş bir şekilde uyanıp iyi bir kahvaltı,sohbet sonrada belkısev den vedalaşıp ayrıldım.müzeyi ziyaretten sonra oldukça rüzğarlı bir ortamda 10.30 da samandağ'ın yolunu tutuyoruz.yolda jandarmanın dur uyarısı ile duruyorum önce iki asker sonrada bol kazıklı bir astsubayın sorgusu : nerelisin-adanalıyım. adanadan buraya bisikletlemi geldin-hayır buradan adanaya gideceğim. nasıl yani-buraya hassa kırıkhan üzerinden geldim. bununla mı(bisikletimi işaret ediyor)-evet ,hatta akdeniz,ege,karadeniz ve erzurumdan beri geliyorum.şaşırmış bir durumda dudak bükerek pekte küçükmüş(bisikletimi gösteriyor) yolun açık olsun....diyor. ve yola devam edip 13.30 da 35.24 km ile çevlik-samandağ'dayız.hayal pansiyonun ancak klimasız odasını kiralıyabiliyorum sıcak ama çok sıcak.fakat benjamin pansiyonda içtiğim kahvenin tadını unatamıyorum.işte bu tür kahvelerin 40 yıl hatırı olsa gerek...biraz dinlenme ve akşam serinliğinde anadolu'nun en güney (benim için) noktası titus tüneli (insanoğlunun yapmış olduğu ilk tünel-yanılmıyorsam) ni ziyaret ediyorum.yaklaşık 4 km uzunluüunda ve kireç taşı kırılarak oluşturulmuş.inanılmaz emekler harcanarak yapılmış bir tünel...ve tüneli takip ederek kaya mezarları da çok görkemli yapılardı.
bir günde çevlikte rest  verek 30 ağustos sabahı 05.50 de kale köyüne doğru hareket ettik.yol 15 km asfaltla gidildikten sonra 12.5 km de stablize olarak ama denizin kenarından güzel manzaralarla devam ediyor.kale köyüne gelindiğinde tekrar asfalt başlıyor ve sonra güzel bir rampa ile tahminen 300 m irtifa katediliyor. ve de sonra arsuz ve iskenderun.bu kez iskenderun migros önünde derya ve eşi ile buluşup kahve eşliğinde sıcak sohbet ediyoruz.ve sonra yola devam edip 17.15 te 123.46 km ile dörtyol öğretmen evindeyim.
çağlar ç.nın akşam gelmesi ile öğretmen evinde bol dedikodulu güzel sohbetin ardından geç bir saatte yatabildik.
ve 31 ağustos erkenden kalkıp 06.02 de yola koyulduk, artık son gün ve bir partnerim var artık .mükemmel.sabah hava serin ,trafik rahat ve çağlar ile konuşarak keyfle pedal çeviriyoruz. erzin ve botaş sapağından dönüyoruz.serbest bölge derken çağların ön lastiğine batan iki diken patlağa neden oluyor.bir ağaç gölgesine kendimizi dar atarak iç lastiği değiştiriyor çağlar.ve yola devam edip ceyhan şehir merkezine girip anavarza-ceyhan sapağını öğrenip devam ediyoruz.ama o da ne ...yılan kaleyi görüyorum ve son 50 km de yanlış yolda olduğumuzu anlıyorum.en eski adana - ceyhan yolu.ama geri dönmeyip yola devam edip misis'ten E5 e bağlanıyoruz.yolu biraz uzatmış olsakta misis te içilen ayranın üzerimizde etkisi çok çok pozitif o andan sonra koşarak,coşarak hızla pedal çeviriyoruz ve merkez caminin önünden geçerek fuzuli cd ve toros cd nin girişinde dostum serdar k.n ile balkondan selamlaşarak 16.35 te 119 km yol ile kazım büfeye ulaşıyoruz.sevgili kızım öyküm,özüm sigorta team (nazan hn,sinem ve suna hn)tarafından karşılanıyoruz.turun sağlimen tamamlanmasını muzlu süt içerek kutluyoruz...
evet tur bitmiş anlamam günlerimi alıyor.ben ve paşam istirahatteyiz artık.                                                     9 mart sabahı planlarımın büyük bölümünü beynimde gizli bırakıp antalya bölümünü dışa vurmuş bir durumda nereye kadar nasıl gideceğimi bilemeden çevirmeye başlanan pedal ile 31 ağustos günü çevrilen pedalın çapı aynı olsa da içimdeki yaşanmışlıklar,keyf,coşku....ruhsal yapıdan pedalın çaplarını çok farklı kılıyor...
tırmanılan bir çok spor rota,kaçkar dağı,anadolunun en noktaları (karaburun,sinop tarihi hapishane, ani harebeleri,titus tüneli) yanında anadoluyu çevreleyen akdenizin tamamı,ege ve karadenizin tahminen yüzde 90 nı,23 şehrin ve 100 üzerinde ilçe topraklarından geçerek alınan 6140 km (5250 km bisiklet,890 km otomobil) yol ve yaklaşık altı aylık bir zaman dilimi.......
kızlarım ,dostlarım , eski ve yeni arkadaşlarımla yapılan uzun-kısa sohbetler , beğenilen fotolar , alınan selamlar , dostların sıcak kucakları ve güleryüzleri projeyi tamamlayabilmeme en büyük katkı oldu geri kalanı ise şansım....seyehat boyunca dostlarım-şansım ve hızır daima yanımda oldu...iyi ki varsınız...
dostlarımla içten sıcak sohbetlerimizin her ortamda daim olması dileklerimle...
                                                 'sevgi benim her şeyim'...

erzurum-adana 1

Yaşama hehüz merhaba diyen torunum kemal can ve tazecik anne kızım ceren ayşe ve diğer kızım öyküm ile kısa birliktelikten sonra paşamı bıraktığım erzurum'a otobüs ile tekrar geliyorum.öğretmen evine giderken ayaklarım 27 yıl önceki izlerini takip ederek kimyaevi müd.önüne,bugünkü polis evi ozamanki orduevinin önüne,taş ambarlara, ve o yıllardaki (1985-86) asker arkadaşlarımı düşünerek cumhuriyet cd.de yürüyorum. ve de yemek zamanı  biraz aranarak ta olsa ASPAVA'yı bulup o yıllardaki gibi trabzonumu sipariş ediyorum..
13 ağustos pazartesi günü erzurum öğretmen evinden 07.18 te hareket ediyor ve rahat bir yoldan sonra 10.30 da 56.10 km ile aşkale'deyim.aşkale belediyesinin piknik alanına izin alarak kampımı kuruyorum.
sabah kampımı toplayıp 05.44 te hareket ettik,9 km lik bir rampadan sonra akarak 65 km yol ile kargın'a ulaşıyorum.bu kez kampımı bir benzin istasyonu-lokantanın bahçesine kuruyorum.dizi fazla zorlamadan gidiyoruz bakalım.
sabah (15 ağustos) erken kalkıp 05.38 te pedal çeviriyorum, ilk 3 km içirisinde iki adet lokanta gördükten sonra hiçbir yaşam belirtisi olmadan sadece bir iki şantiye binası ve zayıf bir araç trafiği görerek karasu deresini takip ederek 43 km sonra pülümür kavşağına sonra bir 10 km daha devam ederek bir lokanta görüyorum ve yola devam edip erzincan'a 10 km kala adana'ya gitmekte olan özgür t.ile buluşup sohbet ve kahvaltı yapıyoruz.ve de 12.12 de 83.22 km ile erzincan öğretmen evine yerleşiyorum.
yusufeli ve erzurum'da iki hafta istirahat eden paşamın zincirlerinde biraz paslanma var bu nedenle geç kalkma ma rağmen  bisiklet tamircilerinin açılmasını bekleyip zincirleri yağlatıp sonrada şehirden çıkarak kemah yolunu tutuyoruz.fırat,karayolu ve demiryolu hep beraber aşağı doğru akıyoruz,yol oldukça keyifli. alp köyünün güneyinde aradan kendini gösteren munzur dağı (sonradan munzur olduğunu öğreniyorum) na baka baka güzel yol alıp 12.40 ta 57.82 km ile fıratın kenarına konuşlanmış kemah'a geliyor ve öğretmen evine yerleşiyorum.
sabah (17 ağustos) toplanıp 05.57 de kemah öğretmen evinden hareket ediyoruz.şehirden çıkıp anayola bağlandığımız anda rampa başlıyor ve 9 km sürüyor sonra da bolca in ve çık tan sonra tekar in ve çık.ve daha sonra 12 km lik bir rampa tırmanarak 1600 m lik geçiti aşıyoruz ama bu rampa bir dere yatağı sıcak ve sonsuz.iki adet insansız köy görüp çok az aracın geçtiği yolları kat ederek kemah'tan iliç'e 13.15 te 72.21 km ile ulaşıyoruz.ve tabiki bugün dizim oldukça ağrıdı.
dün gündüz iki saat uyumama ve akşam 8 de yatmama rağmen kalkamadım ancak daha sonra toparlanıp 05.57 de hareket ettik.dün farklı bir kaç kişiden sorguladığım yoldan ilerliyorum ama ne tabela nede soracak bir insan var.fırat sağımda ve çok kötü bir yoldan gidiyorum.şimdiye dek ilçeler arası bu kadar kötü bir yol görmemiştim.10 km oldu halen kötü yolda devam ediyorum,sıkıntılanıyorum.acaba yanlış yoldamıyım? neyse uzakta bir köprü ve yeni bir yol görüyorum ve 13.km de bu yola bağlanıyor kemaliye tabelasını görüp rahat bir nefes alıyorum.ama bu kez de rampanın dikliğinden bolca yürüyorum.ve 15 km süren rampa sonunda 1500 m lik bir geçidi aşıp sonra güzelce aşağı akıyorum.ve kemaliye.kanyonu görünce salyalarım akıyor sonrada doğan p.un anlattığı kamp alanını görüp devam ediyorum ve fıratın kenarındaki bülbül deresinin mesire alanına kampımı kuruyorum.bir süre dinlendikten sonra taş yola gidip karanlık kanyonda pedal çeviriyorum,müthiş kaya blokları ,tüneller ve fırat oldukça etkileyici ve de eski ve yeni bir çok kapıdaki işlemeli kapı tokmaklarını izliyorum.bayramın ilk günü eğin'de dinlenerek geçiriyorum.daha doğrusu fıratın serin sularında tüm ağrılarımı alıp götürsün dileklerimle ayaklarımı yıkıyorum.ve fıratın kenarında bir derenin üzerinde işaretli eski bir köprü ve yol görüp ipek yolu olduğunu düşünüyorum ve ve hafif küçük adımlarla burayı kat ediyorum.
sabah (20 ağustos) tel.un alarmı ile 'ne işim var burada' diyerek uyanıyorum.sonra toparlanıp 06.12 de bülbül deresinden hareket ediyoruz.fıratın kenarından kıvrıla kıvrıla yükseliyoruz ve rampa 10 km sürüyor sonra da in ve çıklar.ve rampadan sonra dutluca geçidine ulaşıp ve tam dağın başında tabiri ile dağın başında bir pastahane.(simit,çay,pasta,dondurma,tatlı...bildiğin pastahane) ve tabiki mola veriyorum.sahibi fikret bey kışın yolun karşısındaki (30 m.uzaklıktaki) evine üç ay gidemeyip pastahanede yaşadığını anlatıyor. ve sonra yola devam edip 58.97 km ile 13.30 da de arapgir'e ulaşıyorum.iki gece kalmayı planladığım arapgirde tek seçeneğim üç yıldızlı otelde pazarlık sonucu ancak bir gece konaklıyabiliyorum.
sabah toplanıp 06.02 de şehrin içerisinden yürüyerek hareket ettik,rampalar,in ve çıklar dan sonra platoyu kat edip ve sonra da iniş,iniş...tur kapsamında en yüksek hızıma (63 km/h) ulaşıyorum ve de 98.61 km ile 14.30 da boğaziçi dinlenme tesisleri(durucasu-yazıhan) ne ulaşıp kampımı kuruyorum.
sabah (22 ağustos) kötü uyumuş bir durumda 06.12 de hareket ediyoruz.sabahtan itibaren pedalı zor çeviriyorum,bacaklarım,popom bitik bir durumda  neredeyse sürünerek 74.67 km ile 13.30 da doğanşehir'e ulaşıyor önce bir eczaneye uğrayıp ağrı kesici alıyorum sonrada öğretmen evi.duş alıp dinleniyorum.tur boyunca genel yorgunluğumun,dizlerimin bu kadar bitik olduğu iki gün daha anımsıyorum.doğanşehir de bir rest verip biraz daha dinleniyorum...

'mutluluğu uzaklarda arama'...(musTAFA k.)
---------------------------------------------