peyami

Peyami Nazik hakkında....

8 Eylül 2012 Cumartesi

erzurum-adana 1

Yaşama hehüz merhaba diyen torunum kemal can ve tazecik anne kızım ceren ayşe ve diğer kızım öyküm ile kısa birliktelikten sonra paşamı bıraktığım erzurum'a otobüs ile tekrar geliyorum.öğretmen evine giderken ayaklarım 27 yıl önceki izlerini takip ederek kimyaevi müd.önüne,bugünkü polis evi ozamanki orduevinin önüne,taş ambarlara, ve o yıllardaki (1985-86) asker arkadaşlarımı düşünerek cumhuriyet cd.de yürüyorum. ve de yemek zamanı  biraz aranarak ta olsa ASPAVA'yı bulup o yıllardaki gibi trabzonumu sipariş ediyorum..
13 ağustos pazartesi günü erzurum öğretmen evinden 07.18 te hareket ediyor ve rahat bir yoldan sonra 10.30 da 56.10 km ile aşkale'deyim.aşkale belediyesinin piknik alanına izin alarak kampımı kuruyorum.
sabah kampımı toplayıp 05.44 te hareket ettik,9 km lik bir rampadan sonra akarak 65 km yol ile kargın'a ulaşıyorum.bu kez kampımı bir benzin istasyonu-lokantanın bahçesine kuruyorum.dizi fazla zorlamadan gidiyoruz bakalım.
sabah (15 ağustos) erken kalkıp 05.38 te pedal çeviriyorum, ilk 3 km içirisinde iki adet lokanta gördükten sonra hiçbir yaşam belirtisi olmadan sadece bir iki şantiye binası ve zayıf bir araç trafiği görerek karasu deresini takip ederek 43 km sonra pülümür kavşağına sonra bir 10 km daha devam ederek bir lokanta görüyorum ve yola devam edip erzincan'a 10 km kala adana'ya gitmekte olan özgür t.ile buluşup sohbet ve kahvaltı yapıyoruz.ve de 12.12 de 83.22 km ile erzincan öğretmen evine yerleşiyorum.
yusufeli ve erzurum'da iki hafta istirahat eden paşamın zincirlerinde biraz paslanma var bu nedenle geç kalkma ma rağmen  bisiklet tamircilerinin açılmasını bekleyip zincirleri yağlatıp sonrada şehirden çıkarak kemah yolunu tutuyoruz.fırat,karayolu ve demiryolu hep beraber aşağı doğru akıyoruz,yol oldukça keyifli. alp köyünün güneyinde aradan kendini gösteren munzur dağı (sonradan munzur olduğunu öğreniyorum) na baka baka güzel yol alıp 12.40 ta 57.82 km ile fıratın kenarına konuşlanmış kemah'a geliyor ve öğretmen evine yerleşiyorum.
sabah (17 ağustos) toplanıp 05.57 de kemah öğretmen evinden hareket ediyoruz.şehirden çıkıp anayola bağlandığımız anda rampa başlıyor ve 9 km sürüyor sonra da bolca in ve çık tan sonra tekar in ve çık.ve daha sonra 12 km lik bir rampa tırmanarak 1600 m lik geçiti aşıyoruz ama bu rampa bir dere yatağı sıcak ve sonsuz.iki adet insansız köy görüp çok az aracın geçtiği yolları kat ederek kemah'tan iliç'e 13.15 te 72.21 km ile ulaşıyoruz.ve tabiki bugün dizim oldukça ağrıdı.
dün gündüz iki saat uyumama ve akşam 8 de yatmama rağmen kalkamadım ancak daha sonra toparlanıp 05.57 de hareket ettik.dün farklı bir kaç kişiden sorguladığım yoldan ilerliyorum ama ne tabela nede soracak bir insan var.fırat sağımda ve çok kötü bir yoldan gidiyorum.şimdiye dek ilçeler arası bu kadar kötü bir yol görmemiştim.10 km oldu halen kötü yolda devam ediyorum,sıkıntılanıyorum.acaba yanlış yoldamıyım? neyse uzakta bir köprü ve yeni bir yol görüyorum ve 13.km de bu yola bağlanıyor kemaliye tabelasını görüp rahat bir nefes alıyorum.ama bu kez de rampanın dikliğinden bolca yürüyorum.ve 15 km süren rampa sonunda 1500 m lik bir geçidi aşıp sonra güzelce aşağı akıyorum.ve kemaliye.kanyonu görünce salyalarım akıyor sonrada doğan p.un anlattığı kamp alanını görüp devam ediyorum ve fıratın kenarındaki bülbül deresinin mesire alanına kampımı kuruyorum.bir süre dinlendikten sonra taş yola gidip karanlık kanyonda pedal çeviriyorum,müthiş kaya blokları ,tüneller ve fırat oldukça etkileyici ve de eski ve yeni bir çok kapıdaki işlemeli kapı tokmaklarını izliyorum.bayramın ilk günü eğin'de dinlenerek geçiriyorum.daha doğrusu fıratın serin sularında tüm ağrılarımı alıp götürsün dileklerimle ayaklarımı yıkıyorum.ve fıratın kenarında bir derenin üzerinde işaretli eski bir köprü ve yol görüp ipek yolu olduğunu düşünüyorum ve ve hafif küçük adımlarla burayı kat ediyorum.
sabah (20 ağustos) tel.un alarmı ile 'ne işim var burada' diyerek uyanıyorum.sonra toparlanıp 06.12 de bülbül deresinden hareket ediyoruz.fıratın kenarından kıvrıla kıvrıla yükseliyoruz ve rampa 10 km sürüyor sonra da in ve çıklar.ve rampadan sonra dutluca geçidine ulaşıp ve tam dağın başında tabiri ile dağın başında bir pastahane.(simit,çay,pasta,dondurma,tatlı...bildiğin pastahane) ve tabiki mola veriyorum.sahibi fikret bey kışın yolun karşısındaki (30 m.uzaklıktaki) evine üç ay gidemeyip pastahanede yaşadığını anlatıyor. ve sonra yola devam edip 58.97 km ile 13.30 da de arapgir'e ulaşıyorum.iki gece kalmayı planladığım arapgirde tek seçeneğim üç yıldızlı otelde pazarlık sonucu ancak bir gece konaklıyabiliyorum.
sabah toplanıp 06.02 de şehrin içerisinden yürüyerek hareket ettik,rampalar,in ve çıklar dan sonra platoyu kat edip ve sonra da iniş,iniş...tur kapsamında en yüksek hızıma (63 km/h) ulaşıyorum ve de 98.61 km ile 14.30 da boğaziçi dinlenme tesisleri(durucasu-yazıhan) ne ulaşıp kampımı kuruyorum.
sabah (22 ağustos) kötü uyumuş bir durumda 06.12 de hareket ediyoruz.sabahtan itibaren pedalı zor çeviriyorum,bacaklarım,popom bitik bir durumda  neredeyse sürünerek 74.67 km ile 13.30 da doğanşehir'e ulaşıyor önce bir eczaneye uğrayıp ağrı kesici alıyorum sonrada öğretmen evi.duş alıp dinleniyorum.tur boyunca genel yorgunluğumun,dizlerimin bu kadar bitik olduğu iki gün daha anımsıyorum.doğanşehir de bir rest verip biraz daha dinleniyorum...

'mutluluğu uzaklarda arama'...(musTAFA k.)
---------------------------------------------
  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder