peyami

Peyami Nazik hakkında....

17 Kasım 2012 Cumartesi

Rock trip

İçimizi ısıtan güneşli günlerden herhangi biri, bizler ona 31 ekim 2012 ve çarşamba diyoruz.İşte o gün öğlene doğru Metin (Yılmaz)'in arabası ile Kadirs'ten (Olympos)  Özgür (Taşkın) ve beni alması ile bu yılın bahar aylarından itibaren Metin ile planladığımız tura başladık.
Demre'de yemek,Finike'de çay molasından sonra Kaş tabiki Kaş kamping....
Akşam turlanan çarşı daha doğrusu cam satan dükkan (ama ne cam her bir parça ayrı , orjinal yani tamamen el yapımı, çok ince ayrıntılar ayrıntılar.İsveç'ten bir muhteremin eserleri imiş) da geçen bol zamandan sonra Kaş team ile sohbet buluşması koca bir partiye dönüyor,denizi yukarıdan gören yürüyüş yolunun kenarındaki piknik masasında oturacak yer kalmıyor insanlar artık ayakta...Sinan,shirly,deniz,sevcan,çağlar,seçkin ve diğer arkadaşlar...
Ve turumuzun ilk tırmanış günü 1 Kasım Kaputaş.Bisiklet turum kapsamında Shirly ile tırmanma şansı bulduğum Kaputaş'ta bu kez şenlik gibi bir ortamda tırmandık.Daha önce deneyip tırmanamadığım 'Kaputaş 6b+' ın ortalarına yaklaştığım bir yerde ipi çekip ağzımda tutuyor ikinci kez ipi çekme sırasında düşüyorum,düşüyorum ve havada askıda kalıyorum.Aşağı bakınca kimsede bir şey olmadığını görünp rahatlayınca  'indir' diyorum.Daha önce ayak olarak bolca kullanımdan siyahlaşmış tufa benim sol ayağımı kullanmam sırasında ömrünü tamamlayıp kopuyor, neyseki aşagıdaki iki emniyetçiye de bir şey olmadı.Daha sonra Uzun çarşı 6c/6c+ onsiht R.P. ve yeni bir rota bence 6b+ onsiht tırmanıp kaybettiğim morale tekrar kavuştum.Kaputaş' ı ise ancak ertesi günü tırmanabildim.
Üçümüzde ekmeklerimizi yemiş olmanın keyfi ile yol alıyoruz Kaş'tan Faralya'ya doğru. Ancak katılmadığım uzun çarşı esnafının sezon sonu partisinin videolarını izleyince ah çekip bir dahakine diyorum.
Ve ani bir kararla yolu kısaltıp 'Gay' köyüne yedi burunlara yöneliyoruz ve light house. Görsel zenginlik karşısında nutkum tutuluyor,akıllara zarar sakinlik dinginlik. Denizi koy koy 400-500 m yukarıdan izlemek, kuş uçmaz kervan geçmez bir yere konuşlanan light house'un taş ve ağaçtan görünümü ve de hikayesi inanılır gibi değil.
Sabah kahvesine uğradığımız 'Alamut Şengül/Şerafettin' mekan ise ayrı bir hava ayrı bir güzellik alınan stablize yollar derken gerçek güzellik Faralya'daki rotalar ve faralya.
Sadece moon walking 6a+ ve butterfly valley 5c+  tırmanabildiğimiz rotalar. Sex bomb 7a  otura otura istasyon görebiliyoruz ve de ikinci gün sex bomb için ısınmayı tamamlama niyeti ile girdiğimiz Nuclear Assoult 6b den tokatı yiyor ve tası tasağı topluyoruz... Ne rotalar ama emeğe saygı,büyüyüp gelişip tekrarına diyoruz...
Ve sıcak insanlar diyarı Göcek;Feride,ailesi,Rıchard...Destek konfor super ama tırmanısta hüsrana devam.kolay rotalardan sonra sinan'ın iki ip rotasında alt tarafı çürüklük nedeniyle zorla tırmanıyoruz 6c oldugu soylenen üst tarafına metin de ben de kalkamıyor ve toplanıyoruz.neyseki diğer bölgede güzel kısa bir 8- yi oturarak tırmanıyoruz.
Ve yağmurlu günler Bafa,gece ve öğlene kadar yağan yağmurdan sonra bir kaya bloğunda ürettiğimiz iki rota ile eğleniyoruz.
Akşamın karanlığında güçlükle bulduğumuz Kelkayalar (Denizli)...Ev yapımı şarap, ev yapımı peynir,biten ev yapımı yoğurt ama köy bisküvisi ile tamamlanan alışveriş.   Hava   soğuk öyle böyle değil kış sanki,yağmurda çiseliyor ve Yakup'un mescidinde üflenen ev yapımı şarap ile kafa güzelmi güzel...Ama gerçek güzellik yine sabahla beraber rotalarda.Başlanan tırmanışa Mustafa (Çetinkaya) 'ların gelmesi ile daha eğlenceli bir hal alıyor.Delikler,cepler,monolar ama neredeyse tüm rotalarda bir kilit mevcut.Mustafa'nın önerisi ile sol elimle yalandan tutulan iki parmak ile geçilen Müfredat 7- rotasının kilidi ve titreyen bacaklarım.Kelkayalar da ekmeği metin yiyor eline sağlık arkadaşım.Denizli team elinize sağlık  rotalar oldukça kaliteli.Daha sıcak ve dinlenik iken tekrar ziyarete gelmeği diliyorum ...
Ve nihayet 11 Kasım , sabah ayrılan Özgür'den sonra öğleden sonra metin ile  dağları aşarak yeni seyehat planları ile Olympos'a dönüyoruz... 

8 Eylül 2012 Cumartesi

erzurum-adana 2

sabah (24 ağustos) fit bir şekilde uyanıp 06.12 de hareket ediyoruz.sürgü'den sonra 1500 m lik geçiti nasıl aştığımı anlamadan 12.35 te 78.50 km ile gölbaşı'na ulaşıp küçük bir otele yerleşiyorum.
sıcak bir geceden sonra 06.01 de gölbaşı'ndan ayrılıyoruz, güzel yolları kat ederek pazarcık,narlı derken 110.87 km ile türkoğlu'na ulaşıyoruz.artık hava sıcaklığını daha fazla hissediyorum.bütün gece vantilatör çalıştı ve sabah 8 den itibaren hava gerçek ısınıyor.dün,bugün sıcaklık mevsim normallerinin üzerinde ve yarın da sıcak olacakmış.
böyle bir ortamda 26 ağustos sabahı 06.12 de türkoğlundan ayrılıyoruz.nurdağı,fevzipaşa,islahiye derken suriyelilerin kampının önünden geçerek 13.30 da 85.55 km ile hassa'ya ulaşıyoruz.hassa öğretmen evinin dolu olması ve de başka bir otelin olmaması nedeniyle belediyenin çay bahçesinde kampım için emniyetten izin alıyorum.çay bahçesinde 10-25 yaş arası bir çok genç ile bolca sohbet ediyorum.akşamki sohbetin uzaması sonucu sabah çok çabuk oluverdi. ve 06.01 de yoldayız.sabah güzel yol alıp 4 h te 60 km yi katediyorum ama sonra tam cepheden esen rüzğar başlayınca 28 km yi ancak 3,5 h de alabiliyorum. böyle bir ortamda  13.30 da antakya'dayım. duygu ş.ile asi nehri üzerindeki köprüde buluşup 'belkısev pansiyon' a gidip belkıs hn kızı rana hn ile tanışıyor odama yerleşiyorum.duygu tarafından özel indirimli oda ücretimi ödediğim rana hn ; bu fiatı ancak annem çok çok özel kişilere yaptığını ifade ediyor.sağolasın belkıs hn ve tabiki duygu.belkıs ev eski bir antakya evinden pansiyona dönüştürülmüş; nefis bir yaşam alanı oluşturan avlulu ve avlusunda köpek ve kedileri olan doğal ve şirin bir mekan.bunun üzerine rana hn ın güler yüzlü hoş sohbeti mekanı daha da özel kılıyor.
antakya müzesini görebilmek adına alarmı kurmadan yatıp sabah 28 ağustos 7 gibi güzel uyumuş bir şekilde uyanıp iyi bir kahvaltı,sohbet sonrada belkısev den vedalaşıp ayrıldım.müzeyi ziyaretten sonra oldukça rüzğarlı bir ortamda 10.30 da samandağ'ın yolunu tutuyoruz.yolda jandarmanın dur uyarısı ile duruyorum önce iki asker sonrada bol kazıklı bir astsubayın sorgusu : nerelisin-adanalıyım. adanadan buraya bisikletlemi geldin-hayır buradan adanaya gideceğim. nasıl yani-buraya hassa kırıkhan üzerinden geldim. bununla mı(bisikletimi işaret ediyor)-evet ,hatta akdeniz,ege,karadeniz ve erzurumdan beri geliyorum.şaşırmış bir durumda dudak bükerek pekte küçükmüş(bisikletimi gösteriyor) yolun açık olsun....diyor. ve yola devam edip 13.30 da 35.24 km ile çevlik-samandağ'dayız.hayal pansiyonun ancak klimasız odasını kiralıyabiliyorum sıcak ama çok sıcak.fakat benjamin pansiyonda içtiğim kahvenin tadını unatamıyorum.işte bu tür kahvelerin 40 yıl hatırı olsa gerek...biraz dinlenme ve akşam serinliğinde anadolu'nun en güney (benim için) noktası titus tüneli (insanoğlunun yapmış olduğu ilk tünel-yanılmıyorsam) ni ziyaret ediyorum.yaklaşık 4 km uzunluüunda ve kireç taşı kırılarak oluşturulmuş.inanılmaz emekler harcanarak yapılmış bir tünel...ve tüneli takip ederek kaya mezarları da çok görkemli yapılardı.
bir günde çevlikte rest  verek 30 ağustos sabahı 05.50 de kale köyüne doğru hareket ettik.yol 15 km asfaltla gidildikten sonra 12.5 km de stablize olarak ama denizin kenarından güzel manzaralarla devam ediyor.kale köyüne gelindiğinde tekrar asfalt başlıyor ve sonra güzel bir rampa ile tahminen 300 m irtifa katediliyor. ve de sonra arsuz ve iskenderun.bu kez iskenderun migros önünde derya ve eşi ile buluşup kahve eşliğinde sıcak sohbet ediyoruz.ve sonra yola devam edip 17.15 te 123.46 km ile dörtyol öğretmen evindeyim.
çağlar ç.nın akşam gelmesi ile öğretmen evinde bol dedikodulu güzel sohbetin ardından geç bir saatte yatabildik.
ve 31 ağustos erkenden kalkıp 06.02 de yola koyulduk, artık son gün ve bir partnerim var artık .mükemmel.sabah hava serin ,trafik rahat ve çağlar ile konuşarak keyfle pedal çeviriyoruz. erzin ve botaş sapağından dönüyoruz.serbest bölge derken çağların ön lastiğine batan iki diken patlağa neden oluyor.bir ağaç gölgesine kendimizi dar atarak iç lastiği değiştiriyor çağlar.ve yola devam edip ceyhan şehir merkezine girip anavarza-ceyhan sapağını öğrenip devam ediyoruz.ama o da ne ...yılan kaleyi görüyorum ve son 50 km de yanlış yolda olduğumuzu anlıyorum.en eski adana - ceyhan yolu.ama geri dönmeyip yola devam edip misis'ten E5 e bağlanıyoruz.yolu biraz uzatmış olsakta misis te içilen ayranın üzerimizde etkisi çok çok pozitif o andan sonra koşarak,coşarak hızla pedal çeviriyoruz ve merkez caminin önünden geçerek fuzuli cd ve toros cd nin girişinde dostum serdar k.n ile balkondan selamlaşarak 16.35 te 119 km yol ile kazım büfeye ulaşıyoruz.sevgili kızım öyküm,özüm sigorta team (nazan hn,sinem ve suna hn)tarafından karşılanıyoruz.turun sağlimen tamamlanmasını muzlu süt içerek kutluyoruz...
evet tur bitmiş anlamam günlerimi alıyor.ben ve paşam istirahatteyiz artık.                                                     9 mart sabahı planlarımın büyük bölümünü beynimde gizli bırakıp antalya bölümünü dışa vurmuş bir durumda nereye kadar nasıl gideceğimi bilemeden çevirmeye başlanan pedal ile 31 ağustos günü çevrilen pedalın çapı aynı olsa da içimdeki yaşanmışlıklar,keyf,coşku....ruhsal yapıdan pedalın çaplarını çok farklı kılıyor...
tırmanılan bir çok spor rota,kaçkar dağı,anadolunun en noktaları (karaburun,sinop tarihi hapishane, ani harebeleri,titus tüneli) yanında anadoluyu çevreleyen akdenizin tamamı,ege ve karadenizin tahminen yüzde 90 nı,23 şehrin ve 100 üzerinde ilçe topraklarından geçerek alınan 6140 km (5250 km bisiklet,890 km otomobil) yol ve yaklaşık altı aylık bir zaman dilimi.......
kızlarım ,dostlarım , eski ve yeni arkadaşlarımla yapılan uzun-kısa sohbetler , beğenilen fotolar , alınan selamlar , dostların sıcak kucakları ve güleryüzleri projeyi tamamlayabilmeme en büyük katkı oldu geri kalanı ise şansım....seyehat boyunca dostlarım-şansım ve hızır daima yanımda oldu...iyi ki varsınız...
dostlarımla içten sıcak sohbetlerimizin her ortamda daim olması dileklerimle...
                                                 'sevgi benim her şeyim'...

erzurum-adana 1

Yaşama hehüz merhaba diyen torunum kemal can ve tazecik anne kızım ceren ayşe ve diğer kızım öyküm ile kısa birliktelikten sonra paşamı bıraktığım erzurum'a otobüs ile tekrar geliyorum.öğretmen evine giderken ayaklarım 27 yıl önceki izlerini takip ederek kimyaevi müd.önüne,bugünkü polis evi ozamanki orduevinin önüne,taş ambarlara, ve o yıllardaki (1985-86) asker arkadaşlarımı düşünerek cumhuriyet cd.de yürüyorum. ve de yemek zamanı  biraz aranarak ta olsa ASPAVA'yı bulup o yıllardaki gibi trabzonumu sipariş ediyorum..
13 ağustos pazartesi günü erzurum öğretmen evinden 07.18 te hareket ediyor ve rahat bir yoldan sonra 10.30 da 56.10 km ile aşkale'deyim.aşkale belediyesinin piknik alanına izin alarak kampımı kuruyorum.
sabah kampımı toplayıp 05.44 te hareket ettik,9 km lik bir rampadan sonra akarak 65 km yol ile kargın'a ulaşıyorum.bu kez kampımı bir benzin istasyonu-lokantanın bahçesine kuruyorum.dizi fazla zorlamadan gidiyoruz bakalım.
sabah (15 ağustos) erken kalkıp 05.38 te pedal çeviriyorum, ilk 3 km içirisinde iki adet lokanta gördükten sonra hiçbir yaşam belirtisi olmadan sadece bir iki şantiye binası ve zayıf bir araç trafiği görerek karasu deresini takip ederek 43 km sonra pülümür kavşağına sonra bir 10 km daha devam ederek bir lokanta görüyorum ve yola devam edip erzincan'a 10 km kala adana'ya gitmekte olan özgür t.ile buluşup sohbet ve kahvaltı yapıyoruz.ve de 12.12 de 83.22 km ile erzincan öğretmen evine yerleşiyorum.
yusufeli ve erzurum'da iki hafta istirahat eden paşamın zincirlerinde biraz paslanma var bu nedenle geç kalkma ma rağmen  bisiklet tamircilerinin açılmasını bekleyip zincirleri yağlatıp sonrada şehirden çıkarak kemah yolunu tutuyoruz.fırat,karayolu ve demiryolu hep beraber aşağı doğru akıyoruz,yol oldukça keyifli. alp köyünün güneyinde aradan kendini gösteren munzur dağı (sonradan munzur olduğunu öğreniyorum) na baka baka güzel yol alıp 12.40 ta 57.82 km ile fıratın kenarına konuşlanmış kemah'a geliyor ve öğretmen evine yerleşiyorum.
sabah (17 ağustos) toplanıp 05.57 de kemah öğretmen evinden hareket ediyoruz.şehirden çıkıp anayola bağlandığımız anda rampa başlıyor ve 9 km sürüyor sonra da bolca in ve çık tan sonra tekar in ve çık.ve daha sonra 12 km lik bir rampa tırmanarak 1600 m lik geçiti aşıyoruz ama bu rampa bir dere yatağı sıcak ve sonsuz.iki adet insansız köy görüp çok az aracın geçtiği yolları kat ederek kemah'tan iliç'e 13.15 te 72.21 km ile ulaşıyoruz.ve tabiki bugün dizim oldukça ağrıdı.
dün gündüz iki saat uyumama ve akşam 8 de yatmama rağmen kalkamadım ancak daha sonra toparlanıp 05.57 de hareket ettik.dün farklı bir kaç kişiden sorguladığım yoldan ilerliyorum ama ne tabela nede soracak bir insan var.fırat sağımda ve çok kötü bir yoldan gidiyorum.şimdiye dek ilçeler arası bu kadar kötü bir yol görmemiştim.10 km oldu halen kötü yolda devam ediyorum,sıkıntılanıyorum.acaba yanlış yoldamıyım? neyse uzakta bir köprü ve yeni bir yol görüyorum ve 13.km de bu yola bağlanıyor kemaliye tabelasını görüp rahat bir nefes alıyorum.ama bu kez de rampanın dikliğinden bolca yürüyorum.ve 15 km süren rampa sonunda 1500 m lik bir geçidi aşıp sonra güzelce aşağı akıyorum.ve kemaliye.kanyonu görünce salyalarım akıyor sonrada doğan p.un anlattığı kamp alanını görüp devam ediyorum ve fıratın kenarındaki bülbül deresinin mesire alanına kampımı kuruyorum.bir süre dinlendikten sonra taş yola gidip karanlık kanyonda pedal çeviriyorum,müthiş kaya blokları ,tüneller ve fırat oldukça etkileyici ve de eski ve yeni bir çok kapıdaki işlemeli kapı tokmaklarını izliyorum.bayramın ilk günü eğin'de dinlenerek geçiriyorum.daha doğrusu fıratın serin sularında tüm ağrılarımı alıp götürsün dileklerimle ayaklarımı yıkıyorum.ve fıratın kenarında bir derenin üzerinde işaretli eski bir köprü ve yol görüp ipek yolu olduğunu düşünüyorum ve ve hafif küçük adımlarla burayı kat ediyorum.
sabah (20 ağustos) tel.un alarmı ile 'ne işim var burada' diyerek uyanıyorum.sonra toparlanıp 06.12 de bülbül deresinden hareket ediyoruz.fıratın kenarından kıvrıla kıvrıla yükseliyoruz ve rampa 10 km sürüyor sonra da in ve çıklar.ve rampadan sonra dutluca geçidine ulaşıp ve tam dağın başında tabiri ile dağın başında bir pastahane.(simit,çay,pasta,dondurma,tatlı...bildiğin pastahane) ve tabiki mola veriyorum.sahibi fikret bey kışın yolun karşısındaki (30 m.uzaklıktaki) evine üç ay gidemeyip pastahanede yaşadığını anlatıyor. ve sonra yola devam edip 58.97 km ile 13.30 da de arapgir'e ulaşıyorum.iki gece kalmayı planladığım arapgirde tek seçeneğim üç yıldızlı otelde pazarlık sonucu ancak bir gece konaklıyabiliyorum.
sabah toplanıp 06.02 de şehrin içerisinden yürüyerek hareket ettik,rampalar,in ve çıklar dan sonra platoyu kat edip ve sonra da iniş,iniş...tur kapsamında en yüksek hızıma (63 km/h) ulaşıyorum ve de 98.61 km ile 14.30 da boğaziçi dinlenme tesisleri(durucasu-yazıhan) ne ulaşıp kampımı kuruyorum.
sabah (22 ağustos) kötü uyumuş bir durumda 06.12 de hareket ediyoruz.sabahtan itibaren pedalı zor çeviriyorum,bacaklarım,popom bitik bir durumda  neredeyse sürünerek 74.67 km ile 13.30 da doğanşehir'e ulaşıyor önce bir eczaneye uğrayıp ağrı kesici alıyorum sonrada öğretmen evi.duş alıp dinleniyorum.tur boyunca genel yorgunluğumun,dizlerimin bu kadar bitik olduğu iki gün daha anımsıyorum.doğanşehir de bir rest verip biraz daha dinleniyorum...

'mutluluğu uzaklarda arama'...(musTAFA k.)
---------------------------------------------
  

4 Ağustos 2012 Cumartesi

Sarıkamış'ta Özgür T.ın konforu ile temizlenmiş ve dinlemiş bir durumda 27 temmuz 06.10 da pedala çıkıyorum.Karakurt'a kadar yaklaşık 30 km pedal basmadan ulaşıyorum., sonra horasan ve de 13.00 da 107.18 km ile köprüköy öğretmen evine ulaşıyorum. Klasik sol dizimin ağrısına birde sol kasığımın ağrısı ekleniyor.
Köprüköy'den 05.44 de erzurum'a doğru hareket ediyoruz.uzun dik olmayan rampalarla hep pedal çevirerek 55 km sonra erzurum'a ulaşıyoruz. 6 km lik dik bir inişten sonra erzurum'un şehir merkezine girmeden yönümü tortum'a çeviriyorum. ve yine uzun yatık pampalar devam ediyor.son 7-8 km dim dik aşagı inerek saat 14.40 da 108.51 km yol alarak tortum öğretmen evine ulaşıyoruz.sol dizim iyi değil ve sol kasık kötü. sağlık ve yağmur nedeniyle tortum'da bir gün dinleniyorum.
30 temmuz sabahı 05.44 te tortum öğretmen evinden ayrılıyoruz.artık hiç pedal çevirmeden ilerliyorum. ama hava soğuk (-içlik,tişört ve polar giyiyorum). çok az bir rampa çıkarak tortum şelalesine ulaşıyor ve yoldan yaklaşık 200 m içerde olan şelaleyi geziyorum.çay içemeden ayrılıyoruz , ramazan nedeniyle her yer kapalı. ve tekrar hiç pedala çıkmadan yusufeli sapağına kadar akıyorum. son 9 km lik yolu pedala basarak ve sıcaktan yanarak 11.38 de 95.69 km yol ile yusufeli öğretmen evine ulaşıyorum.bisikleti ve bir çantayı öğretmen evine emanete bırakarak minibüs ile 55 km yol kat ederek olgunlar'a varıyorum.yolda ciddi yağmura yakalanıyoruz ama minibüsteyim bir kez daha yırtıyorum yağmurdan.ve dilberdüzü'ne eyüpve hüseyin (3-4 gün birlikte zaman geçirdiğim 93 doğumlu gençler) ile beraber yürüyoruz.2 h 30' yürüdükten sonra güneş batmış ay (neredeyse dolunay) doğmuş bir durumda dilberdüzüne ulaşamadan çadırı kurup yatıyoruz.                                                                                                                                                  ve sabah 5 dk lık bir yürüyüşle dilberdüzüne murat s.e kavuşuyoruz.dostun sıcak yüzü ne güzel sarılıyoruz. onur korkmaz'ın murat s.in tel na çektiği msj dan kızım ceren'in doğum yaptığını öğreniyorum ve hoşgeldin kemalcan diyorum 31 temmuz.
gece sürekli yağan yağmur nedeniyle geç bir şekilde kalkıp yamaçlar bulutlarla kaplı olmasına rağmen 07.30 da eyüp ve hüseyin ile beraber kaçkar'a doğru yürüyüşe başlıyoruz. zirvenin hemen altında günlerdir çekmeyen telefonum çalıyor ve fatma v. torunum ve benim doğumlarımızı kutluyor,sağolasın.                        
bu gün 1 ağustos benim doğum günüm ve kaçkar dağın de  (3932 m) zirvesindeyiz. zirveden ayder tarafına bakıyorum; her taraf sislerle kaplı hiçbirşey seçilemiyor.bizim bulunduğumuz dağın güney yüzün de  ise bulutlar çok hızlı hareket ediyorlar.bir bakıyorsun karşı sırtlar sisler içerisinde kalmış her yer bembeyez, bazende vadilerden sisler üzerimize üzerimize geliyorlar sanki bulutlara dokunuyoruz.                                                            tebrik ve fotolardan sonra sol dizimin ve sağ ayak bileğimin ağrıları ile dolular ve yağmur eşliğinde 8 h de kampa ulaşıyoruz. gece şiddetli yağan yağmur sonucu çadırım çok su alıyor.matımın etrafını kirli,temiz çamaşrlarla besleyerek sabahı ediyorum.
sabah 2 ağustos parlayan güneşin etkisi ile herşeyi kurutuyor  ve kahvaltı sonrası dilberdüzünden murat s., gökdeniz ve kampın maskotu baran ile vedalaşarak ayrılıyorum.3h lik yürüyüş ile yaylalar köyüne ulaşıyor ve bir gece konaklıyorum çamyuva pansiyonda.
sabah 3 agustos önce yusufeli sonrada erzuruma araçlarla ulaşıyorum.

25 Temmuz 2012 Çarşamba

Evet akşam 11 gibi Özgür T.ile öğretmen evinde buluşuyoruz.böylece seyehatımın bu bölümünü bana eşlik eden Özgür'ün aracı ile yapıyorum, yani bisikleti arabaya bindiriyorum.
Sabah 21 temmuz doğruca sarp (gürcistan) sınır kapısına gidiyoruz.aaa ne güzel sırada kımse yok diyor özgür ama bana geçmem için izin vermiyorlar çünkü benim sadece ehliyetim var, nüfüs cüzdanım ya da pasaportum yok.böylece planları zorunluluktan revize ediyoruz ve hemen borçka üzerinden maçahel'e yola çıkıyoruz. yolumuzun üzerindeki karagöle uğrayıp gölün etrafını turluyoruz.çevrede herşey yeşil toprak görükmüyor ve bir de göl okadar. ve sonra maçahel (gürcistan'ın gözetleme kulesini görerek sınır hattını tahmin ediyoruz) 'e ulaşıyoruz.Tema konuk evinin kişi başı 85 tl olduğunu öğrenince hemen yan tarafa çadırı kuruyoruz. iftar vakti koca bir sini de meyvesinden tatlısına kadar ikram edilen yemekten çok az yiyebiliyoruz. çünkü biz daha önce dere kenarında sucuğumuzu pişirmiş biramızı içmiştik.                                                                            sabah 22 temmuz aracınızın çıkamaz dedikleri bozuk yollardan geçerek maral şelalesine gidiyoruz. Maçahel'deki 1855 yılında yapıldığı yazılı olan ağaçtan cami, doğası,ağaçları, çok dik yerlerdeki bahçeleri ve çok etkileyici kışın donan maral şelalesi aklımda kalanlar...                                                                         ve yola devam ederek önce artvin sonrada şavşat'a ulaşıyoruz. şavşat'tan da sahara milli parkındaki kara göle gidiyoruz.akşam üzeri ulaştığımı göl ne göl aman allahım.büyülüyor adeta bizi, büyük ağaçlar orman, açıklık, ferahlık yaklaşık 2500 m rakımdaki tertemiz ,nemsiz dingin muhteşem havası çok etkileniyoruz. biralarımzı yudumlarken bu eşsiz ortamın her karesini beynimize kazıyoruz ve bolcada foto alıyoruz. çadırımızda gecelediğimiz karagölde sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra Ani'ye doğru ayrılıyoruz.
Ardahan,kars derken Ani ( girişteki yazıları okuyunca ,buranın tarihi MÖ 5000 yılından başladığı yani 7000 yıllık bir geçmişi olduğunu anlıyoruz.ve tarih kitaplarında okuduğum devletlerin neredeyse tamamı burada bir süre hüküm sürmüşler yani binlerce yılda binlerce insan burada taş üzerine taş koymuş,savaşmış,sevişmiş) harabelerine ulaşıyoruz.çok büyük bir alana yayılmış surlar,kiliseler,camiler ve bir çok yıkık harap binalar.
ve tam arpaçay'ın kenarında , ermenistan'ın sınır kulelerini çok net görüyoruz.çayın yarısı bizim diğer yarısı ermeni kardeşlerimizin.hem konum hemde sağlam kalmış binaların muhteşemliğinden çok etkileniyoruz. ve türklerin anadolu da ilk inşa ettikleri camiyide burada geziyoruz.
Böylece anadolu'nun en doğusu ani harabelerine araçlada olsa ulaşıyorum.ve buradan sesimin ulaşabildiği herkese selam ve sevgilerimi yolluyorum.
Ani'den tekrar kars'a dönüp digor,ığdır üzerinden doğubeyazıt(iran sınırı)'a ulaşıyoruz ve öğretmen evinde son kalan odaya yerleşiyoruz.akşam iftardan sonra kent önceki yerlerde  görmediğimiz kadar canlı..
ve 24 temmuz sabah isak paşa sarayına gidiyoruz doğruca.sarayı tam 100 yılda tamamlamışlar baba , oğul. ve bitiminden itibaren henüz 200 yıl geçmiş , çok yeni henüz.ama ciddi restore görmüş ve çalışmalar halen devam ediyor.ama sarayın etrafında ciddi bir yerleşim alanı olduğu net belli oluyor.bence çalışılırsa bir 100 yılda ancak tamamı ayağa kaldırılabilir.
ve İran sınırındaki isak paşa sarayından ağrı,horasan üzerinden sarıkamış'a ulaşıyoruz. sarıkamış'a yaklaşırken gördüğümüz ormanlık alanları ve en son şehrin girişindeki karsız kayak pistlerinide dolaşarak turumuzu Özgür'ün evinde sonlandırıyoruz.
    
Altı günde soluksuz sinop-hopa...
Bir çok yönden çok beğendiğim sinop'tan 15 temmuz sabahı 05.07 de ayrıılıyorum.48 km uzun in çıklardan sonra karadeniz oto yoluna ulaşıyorum.oto yoldan önce jandarmanın çevirmesine takılıyorum; radaramı girdim diye sorunca eğlenceli bir sohbet başlıyor kadirli'li başçavuş ile...ve sonra yola devam edıyorum.Bafra'ya        7-8 km kala gözüme kestirdiğim bir ilk öğr okulu bahçesinde kamp için izin alamıyor ve devam ediyorum. Ama bu kez yavuz selim camii bahçesinde kamp için izin alıyorum, 11 h lik mesai ile   116 km yol olarak bafra'dayım.
Sabah ezandan önce kalkıp toparlanırken gelen imam ile konuşuyoruz, imam hemen bana hakkını helal ediyor dün akşam benden aldığı ince ayarın bedeli olarak.ve yine çok erkenden 04.55 te hareket ediyoruz. ve    rahtça ilerliyoruz. ancak samsun'a gelince trafik sinirlerimi bozuyor, ve en son beni sıkıştıran araca sövüyorum ama kendimden utanıp hemen bir kahvehaneye çekip çay içerek sakinleşmeye çalışıyorum.ve Terme'de     km ler ce ford transit görüyorum oto galerilerinin önünde ve beynime not düşüyorum, terme - ford transit...  ve terme'yi biraz geçince devlet has nin karşısındaki çamlık alanda kamp için izin alıyorum.saat 16.00 olmuş, 11 saatlik mesai ile 131 km yol alarak terme'deyim.
ve sabah 17 temmuz 05.30 da hereket ediyorum ama 30-40 km yol aldıktan sonra yorgunluk çöküyor bütün vücuduma. bunun üzerine fatsa'dan supradyn alarak dinamizim sağlıyorum. ve ordu'ya yaklaşırken tüneller,tüneller ama bir tanesi tam 4 km uzunluğunda ve mantel olarak yoruluyorum.böylece 14.06 da      117 km yol ile piraziz(ordu) öğretmen evine ulaşıyorum.  
sabah yine erkenden 05.15 te yüyüyoruz.bulancak,giresun,keşap,espiye,tirebolu,görele,eynesil,beşikdüzü ve 13.51 de 120 km yol ile vakfıkebir öğretmen evindeyim...yüksek albenili ekmek lerin kenti vakfıkebir'de binaların standartı yok , rast gele 3,4,5,6,7 katlı binalar (adana gibi) çirkin görüntü veriyor ama odam ;ücret ödeyerek kaldığım en güzel,ferah mekan,tam karadeniz cephesine  sahip ufku sonsuz karadeniz...
sabah 19 temmuz erken kalkmama rağmen tekrar yatıp biraz daha uyuyorum ve tur kapsamında ilk kez sabah duş yapabiliyorum.böylece 07.14 te hareket ediyorum.ve 10.40 gibi ulaştığım KTÜ kapısından     Ozan N.ile yıllar öncesinden alıntılı sohbet ediyoruz.daha sonra tokat ve samsun'lu iki bisikletli gezgini bulunduğum su başına davet edip sohbet ediyoruz.ve yol devam ederek oto yolun hemen kenarındaki gözüme ilişen okul bahçesi için sürmene'nin içine süzülüyorum. ve müdür mehmet aygün'den izin alarak sürmene dursun karabacak ilk öğr.okulu bahçesine kampımı kuruyorum, saat 14.30 ve 95 km yol alarak sürmene'deyim.okul bahçesinde tanıştığım genç (yaş aralıkları 9,15,16,20...40) lerin hepsi bu okulda ya okuyor ya da mezunlar...
ve nihayet randevu sabahı 20 temmuz, ve ramazan ayının ilk günü. 05.15 te hareket ederek hızlı hızlı yol alıyorum ama daha dikkatli yediğim,içtiğim için saat 8-9 gibi vücutta çözülmeler başlıyor bundan sonra ramazana insanlara aldırmadan beslenmemi yapıyorum.96 km yol aldıktan sonra öğlene doğru uykumun gelmesi ile bisikleti yatırıp bir yarım saat süper uyumusum. ve bundan sonra çok dinamik bir şekilde yol alarak saat 16.20.de 138 km yol ile hopa öğretmen evindeyim.
Böylece altı günde dinlenme vermeden sinop'tan hopa'ya ulaşıyor ayrıca karasu'dan başladığım karadenizi    20 günde hopa'da sonlandırıyorum.  

13 Temmuz 2012 Cuma

Dağlar,tepeler,rampalar,çok ciddi inişler,korkudan inemeyip yürümeler,tüneller tüneller,yağmurlar,heyelanlar ve sel noktaları.batı karadenizin haşin coğrafyasını 1 temmuz sabahı karasu'dan başlayarak ereğli,zonguldak,amasra,tekkeönü,kurucaşile,cide,doğanyurt,abana,ayancık derken sinop , anadolu'nun en kuzeyi 13 temmuz.
Can I help you? sorusuna evet edebilirsinizyanıtım ile önce evinde misafir eden ibrahim bey sonrada çadırımı kurabileceğim yeri göstermesi ile rahatladım.1 temmuz pazar günü hareket ettiğim karasu'dan sahillerin çok kalabalık,camilerin de bahçesiz ya da inşaat olması sebebiyle ağrıyan sol dizimle beraber 95 km yol ile tüneller o kadar çok tünellerden geçerek ereğli'ye gelebildim.
Ertesi gün kömür kokan şehiri zonguldak'ı kat edip şehrin çıkışında beycuma'ya varmadan 56 km yol ile bir çeşme kenarında ve de çeşmeden su doldursn insanların deyimi ile güvensiz bir yerde yağmura yakalanarak konaklıyorum.
Saah 3 temmuz kalkıyorum tüm vadi siyah bulutlarla kaplı bu nedenle tekrar yatıyor ve bulutların dağılması ile 06,30 da hareket ederek beycuma,çaycuma ve bartın.sonra çok uzun bir rampa ile 500 m irtifa kat edip sonra 7-8 km çok ciddi bir inişle amasra'ya fren sıkmaktan parmaklarım uyuşmuş bir durumda varıp     Zeliha I.ile buluşuyorum.Amasra'yı geziyoruz ve amasra'yı kuşbakışı gören ahatlar köyüne Zeliha'ların evine ayrı ayrı gidiyoruz ve mehmet amcanın yemekleri...
ve sabah yağmur nedeniyle geç hareket etmeme rağmen yinede yakalanıyoruz yağmura. ve ancak 38 km yol alarak tekkönü (hisar) köyüne varabiliyorum.
ve sabah erkenden yola çıkıp 8 km yol ile kurucaşile'ye varıyoruz. ve inegöl'e otobüs varmı? hayır olmaz ancak cide'ye gidebilirsin. peki tamam cide'ye nezaman otobüs?ve az sonra gelen otobüs beni almadı tabiki bağajda yer yok nedeniyle. ve başka otobüs yok,saat 10 da bir minibüs var diyorlar, yani ruh halim bozulmuş bir durumdayım. ve otele gidiyorum.duştan sonra sabah 08,30 yatıyor 16 da kalkıyorum bir tek öğlen uyanıp sandeviç yemiştim.2-3 km çok dik rampa sonra 2-3 km inişler yani çok dik iniş ve çıkışlar telef etmiş beni. ve bu yol durumu genel olarak cide'ye,inebolu'ya ayancık'a ve en son sinop'a kadar (son 25 km hariç) devam edecekti.
Bu kez ertesi gün 31 km yol ile cide'ye rahat bir şekilde ulaşıyorum,dinlenme çok iyi olmuş.                          'Gideros' ; doğal iki mendireğe sahip olan küçük bir koy ve ilk kez yol köy yada kasabanın içinden geçmiyor ve ancak kuş bakışı görebiliyorum.çay içmek başka bahara kalıyor.harika  doğayı gözlüyorum.
ve nihayet yağmurlar bitiyor ve bende 10 temmuz salı günü tekrar hareket edip 10 h.lik mesai ile yorucu bir gün sonunda 76 km yol alarakdoğanyurt'a geliyoruz. ve doğu karadeniz tarafından gelen Erkan Ç.ile aynı kampı paylaşıyor ve bolca laflıyoruz.eriyen asfalt nedeniyle özellikle arka lastiğin dişleri tamamen zift ve küçük taşlarla dolu temizlemek çok zamanımı aldı ve yorucu oldu.
Sabah Erkan ile vedalaşıp ters yönlere doğru hareket ediyoruz.az sonra Gürcistan'dan gelen 4 kişilik bir istanbul ekibi ile tanışıyoruz.günde 100 km nin altına düşmüyorlarmış.gençlik diyorum. ve 62 km yol alarak abana çıkışında bir kamp alanına yerleşiyorum. ve bugünde lastikleri temizlerken iki parmagım su topluyor.
ve sabah dahada erken 05,12 de hareket ediyorum ve yine yorucu bir gün sonunda 85 km yol alarak ayancık çıkışındaki avcılar-atıcılar piknik alanına kampımı atıyorum.
Sabah denizin içinden doğan güneşi abana'dan izliyor ve de akşam denizin içinden batan güneşi ayancık'tan izlemem bir sunum gibiydi.
Gecelerin kısa olması ve akşamın ilk saatleri konuşmaların,müziğin bol olması bazı günler 4-5 h lik uyku ile yola çıkmama neden oluyor.bugünde böyle günlerden biri idi. 52 km lik yolu zor koşullarda kah bisikleti yatırıp uyuyarak kah mide bulantısı ile atlatıp anadolu'nun en kuzeyi sinop'a ulaşıyorum.
Bu tarihi kentin tarihi mahpushanesini ziyaret etmek ilk işim oldu.çok kısa turlama ile gezdiğim cezaevi tüylerimi diken diken etmeye yetti bile.o koşullarda bir saat bile orada geçirebilmeyi hayal edemiyorum.
Anadolu'nun en kuzeyinden tarihi sinop mahpushanesinden sevgiler,selamlar...ilk  önce Shirly D. ve Esra Ö.'e acil şifa dileklerimle selamlar. ve sonrada kızlarıma,dostlarıma,adana team,geyikbayırı,olympos,kaş,göcek,bodrum,kaynaklar,bursa,ve amasra'lı tırmanış arkadaşlarıma ailelerine  ve onlar sayesinde tanışıp yardımlarını esirgemeyen güler yüzlü arkadaşları ve tabiki her ne sebeple bile olsa adımı zikredenleri selamlıyorum, anadolu'nun en kuzeyinden tarihi sinop cezaevinden...

30 Haziran 2012 Cumartesi

Ahh Adana...
Yiğenimin düğünü için 4-5 günlüğüne geldiğim memleketim Adana.
Arkadaşlarım , adana team , akrabalarım...
Anlatanı anlatılanı dinlemek , anlayabilmek sırası geldiğinde fikrini söylemek yaşanmışlıklarını aktarmak yani sohbeti derinden keyfle hissedebilmek insanları birbirlerine bağlayan en büyük çimento.
Bende memleketimde bolca bunu yapmaya çalıştım. Vaktini ayıran herkese nasıl teşekkür ederim zorlanıyorum , onlara şükranlarımı iletiyorum.
Ve de düğün bir iken süpriz bir düğün ile çifte düğün oldu . İkinci düğün bol gözü suluda olsa  , zamanlama çok mükemmel , iyiki Adana'da imişim ( 25-30.haziran).
9 Mart 2012 de başlamış olan tırmanış günlerinin bolluğu ile dikkat çeken 1.etap 2259 km yol ile tamamlanmış , Yarın ( 1 temmuz ) Karasu'dan 2. etap başlayacak.Pozitif dileklerinize her zaman olduğu gibi yine çok ihtiyacım var.
Sevgilerimle

19 Haziran 2012 Salı

çadırı zorunluluktan,kısa pantalonu moral olsun diye yenilediğim izmir'den  ; güneş,eriyen asfalt,şiddetli rüzğar ve km lerce insansız yollardan, soluksuz altı günde bursa...
 foça'ya (13.06.12) rahat bir yoldan sonra 66.91 km ve 5.10 h  lık bır mesai ile ulaşıp,ingiliz burnundaki kampinge yerleşip dinleniyorum hatta bir ara bisiklete atlayıp foça'yı turluyorum.akşamla beraber kabus başlıyor; önce çadırımın yerini degiştiriyorum,mangalcılar nedeniyle sonra gecenin 2-3 de  bangır bangır kötü müzik...sabahı dar edip toplanıyorum ama alacakaranlıkta sivriler sanki çanakkalede ölüme giden askerler gibi saldırıyorlar.kaçıyorum foça'dan...
foça'dan yenifoçaya dogru sabah serinliğinde tüm yarımadayı katediyorum (14,06,12),ne güzel koylar vede oldukça bakir yerler, üç adet kamping alanı görüyor keşke buralarda kalsaydım diye hayıflanıyorum. vede 'kozbeyli'nin dibek kahvesi meşhur önerisi ile 2 km yol alıp, şakir in kahvehanesinde güzel bir sabah kahvesi içip, lafladık...şakir; önceki sahibinden 1994 yılında mekanı 55 yıl işleten kahveciden devir almış.mekan,çeşme,evler tarih kokuyor...ama sanayinin arasında kalmış bir vadi,tepelerde kirlilik bulutlarını gösteriyor şakir...ve sıcağa kalarak yola devam edip 12.35 te 68.90 km yol ile 'şakranlı'ya ulaşıp kampinge yerleşiyorum...akşam gezintisinde erik toplamanın karşılığı kayısı elde ettim 1 kg kadar,kayısılar güzeldi...
sabah(15, 06,12) yine erken kalkıp 05.44 de yürüdük ve rüzğar var,çanakkale yoluna çıkınca rüzğar  degil sanki fırtına... yandan yiyiyorum rüzgarı , ha düştüm düşecem modunda ilerliyorum ama yol dönüp tam cepheden geldiğinde aman allahım gitmek ne mümkün...eğimin çok az olduğu bu bölümde telef oluyorum, ah bir rüzgar olmasaydı diyorum...bergama'dan allioni yani ivrindi yönünde ilerliyorum.köyler hep yoldan içerlerde hiç insan yok var olanlarda hızlı taşıtlar...allioni sular altında kalmış , bir sarı tabelası dahi yok... böylece 30 km yol alıp 13.35 te 63.21 km dereköy (turanlı) ya ulaşıyorum. imam,muhtar derken çadıra fit iken cami odasında konaklıyorum...makarnadan sonra paşanın arka tekerleğini temizlemem en az bir saatimi aldı, eriyen asfalt nedeniyle lastiğin tüm dişleri küçük taş ve zift ile doluydu. rüzğar mı desem sıcak mı desem eriyen asfalttan şıpır şıpır lastiği tutmasımı desem zor bir gündü... tel da çekmiyor ayrıca...
ve ezan sesi ile uyanıp 05,30 da yoldayız(16,06,12), ilk 8 km yi biraz rüzğar biraz rampa iyi gidiyor ama sonra açık alana çıkınca rüzğar yerini borana bırakıyor ,uzakta kara bulutlar ve rampa , rampa...  ve gardım düşüyor;nadiren geçen araca yalvaran göz ile camdan bakıyorum...sonuç; moral motivasyonu telkinlerimde buluyorum...2,5 h sonra zirveye yakın bir yerdeyim iki gündür tel ilk kez çekiyor ceren'e alo diyorum...ve daha makul rüzğar ile ve in çıklarla ilerleyip ivrindi'ye geliyorum... aldığım hava tahminlerine göre bu rüzğar durmayacak , her gün var,yani tecavüzden kaçış yok...        ve biraz daha ilerleyip çay bahçesi ve modundaki alana oluru alıp yerleşiyorum, gökçeyazı (balıkesir) 69,74 km saat de 14,50.
sabah (17,06,12) 05,37 de yürüdük,balıkesir'de çay simit molasında işe gidecek amele arkadaşlarla sohbet ediyorum...rüzğar olanca şiddetiyle devam,beni sollayan tırlardan artık çok korkuyorum önce hava boşluğu sonra beni çekmesi , ürkütücü...7,5 saat mesai yaptık sonra uzun bir mola ve 3 saat daha mesai yapıp mustafakemalpaşa'ya 8 km kala gördüğüm ilk petrol ofisine yanaşıyorum izini alıp tam çadırı kuracak iken mesciti öneriyorlar ve hemen teklifi kabul ediyorum...
sabah yine erkenden (18,06,12) 05,24 de tekerlek döndü ama bu kez hızlı hızlı dönüyor ve iyi yol alıyorum,trafik yok rüzğar yok rampa yok , uçuyorum...rüzğar 2 kez çıkacak gibi oldu ama yalan oldu ve saat 12 de 82 km yol ile uludağ uni.girişindeyim. ve sonra şehir içinde kaybolmalı bir şekilde saat  13,30  da 94,26 km yol ile songül hoca ile buluşuyorum,bursa...

12 Haziran 2012 Salı

göcek,çökertme,bodrum,bafa derken karaburun yani en batı ve tabiki kaynaklar...
Kaş,kaş kamping; mavilik derinlik suyunun soğukluğu ama ufkun,hayallerin sıcaklığı cepheden meis ve hasır köşkte içilen mehmet efendi kahveleri...ve kaputaş,bölgenin ilk rotası herkese göre güçlü bir mantel gerektiriyor,bende o kadar yok,oturarak rotayı bitiriyorum, sağol shirly bu tırmanış günü için...
bir misafirim var tabakta meyve ile başlıyoruz derken yemekte makarna ,yoğurt,domates,salatalık elimle besliyorum yetmedi çöpten salatalık kabukları ile devam ediyoruz çok açız sanırım çünkü cüsse küçük,
bir kaplumbağa...'sevilecek ne çok canlı var paylaşacak ne çok lokma var bilene,öğrenene'...
sabah (28.05.12) erken kalkıp 06.35 tekerlek döndü. ilk mola tabiki 'kaputaş'..kayaları,rotaları selamlıyorum,
kayalara rotaları açarak yeni bir can veren arkadaşlar ve onlara her türlü yardımlarını esirgemeyen insanlar keyfiniz daim olsun...
ve eşen'i tahminen 5-6 km geçip 'çobanlar' köyü (80.94 km ve saat 14.30) cami bahçesi bu geceki konaklama mekanım...
sabah bu kez 06.20 de hareket ile 11.45 te 58.26 km yol alarak göcek'teyim...öğleden sonra dinlenip ertesi gün
(30.05.12) feride ile kayalara gidip kolayından tırmanıyoruz...feride,dükkanı vede annesi, kahve saatleri, taze fasulye,pilav,cacık,kızartma...anne yemekleri ve komşuluk ilişkileri ve güzel sohbetler güzel...
gece bir türlü uyutmayan sivrisinekten sonra 05.55 de tekerlek döndü.kaçak girilen tünelin çıkışında görevli kucağa çagırdı;bende ücret ödeyecekmiyim abi-senin tünele girmen yasak kardeşim-ama ben tünelin kaldırımından geçtim-geçmişin gari yapacak bir şey yok- bağlaması ile aşagıya doğru coşarak aktım saat 15.00 79.73 km ile akyaka orman kampındayım...20 tl ücret içime oturdu var oldugu söylenen duşu duştan başka her şeye benzetebilirim buna rağmen denizi,konumu on numara sakinleri ise üç numara 01.06.12...
sabah bu kez 06.20 de hareket ettim egemen'lere (bodruma) doğru...bolca inişli çıkışlı 18 km yol aldıktan sonra asıl rampaya daha başlamadıgımı öğreniyor ve titriyorum...ve bir 18 km yol alarak daha dogrusu zirve yaparak bugün toğlamda 36 km yi 5.30 da alabilmiştim bunun üzerine frenleri sıkmaktan bir hal olmuş durumda 45 km yol ve saat 13.00 de ören deyim ve bol dinlenme...ören-milas 45 km , bodrum-milas 48 km olduğunu düşünerek egemen beni yolda karşılayacak böylece bende bodrum'dan devam edecegim yola,yeni karar...
ören'den tekrar hareket eder etmez kayalardan yola bakamıyorum ve bolca foto çalışıyorum abilere göstermek üzere..bana göre bölge olabilecek potansiyele fazlası ile sahip bir kayalık ve ören'e 2-3 km...     ve çökertme; türkülere konu olmuş köy,abimle konuşuyoruz...ve saat 15.30 da çökertme rampasını inmiş 61.73 km yol kat ederek mazı kavşagında egemen'le buluşuyoruz, ve paşa ilk kez bir taşıta biniyor ve bodrum 02.06.12...
'kollarım kımıl kımıl titriyor...soluksuz yürümenin neredeyse imkansız olduğu rampalarda paşamı sürüklemek.bitirdi..18 km rampa çık çıkabildiğin kadar' paylaşıyorum sanal aleme bodrum'dan...egemen-esma canlı kıpır kıpır. aynı gece ve ertesi gün bodrum ,gümüşlük,yalıkavak,ortaköy ve kale aktif dinlenme... egemen ve esma'nın aileleri ile tanışıp yemekler ve sohbetler...
feride'nin emanet atlasını bulamıyorum...ne yapacagız...
sabah (04.06.12) egemen ve esma nın bodrum girişine kadar bizi servis yapmalarının güzelliği ile 06.25 te pedala çıktım ve 45 km sonra 10.30 da milas'tayız ve mola enişteyi arıyorum...vede 14.30 da 83.50 km yol alarak bafa zeybek kampinge yerleşiyoruz...ama çadırın bir polü patlıyor deli rüzgardan (imbat)ve dış katman bir kez daha yırtılıyor...ama hiçbirşey moralimi bozamıyor... 'mademki tırmanış yok ozaman ne yapım bira içelim' deyip kendime bira ısmarlıyorum...gölün kıyısında,kayaların üzerinde vede gün batımında yudum yudum...bodrum'un canlı aktif dinlenmesinden sonra bafa tam bir rehabilite oldu...                                  sabah (05.06.12) 07.30 da kahvaltı için oturdugum kayanın üzerinde 2h geçmiş ve devam; göle,ördeklere,balıkçıllara,ufuklara,hayallere.....
zeybek kamping sahipleri ile laflıyorum; sizin burlarda yılan varmıdır netür vardır-yılanmı gördün-deyiveriyo-
bende evet-biz karayılan deriz deyo 'o' buralarda dolanır ahırdaki fareleri yer sonra dut ağacına gelip dut yer biz onu öldürmeyiz-diyor sanki tavuklardan,ineklerden bahseder gibi anlatıyordu...siyah kalın en az 2 m anaç bir kara yılan yaklaşık 2-3 m mesafeden bolca bakıştık ve foto çalıştım...
bu sabah (07.06.12) 06.02 de bafa dan ayrılıyor ve 50 km yi 4 h de aldım diye seviniyorum ama bu çok kısa sürüyor, yağmurdan kaçamayıp yakalanıyoruz ama küçücük otobüs duragı önce bizi sonra motorcuları ve yayaları koruyor,ıslatmıyor... 10 km yol alıp sökedeyim ve ikinci yagmur...ceren'den hava durumlarını ögreniyor ne gidersem deyip yola devam...kuşadası içerisinde selçuk sapagını teyit için sormam kafa karıştırıyor ve çağlar ç.dan acil yol destegi alıyorum  az sonra bu kez ön vites en küçük dişliden diğerine geçmiyor...ve hemen dağ bisiklet ibrahim'den tamir destegi alıyorum,sıkışan küçücük bir taş sorun yaratmış tam çözdüm teşekkür tel dan sonra çiş yapayım derken pantolonun düğmesi kırılıyor ama yola devam...
saat 18.30 ,113.18 km yol almış iken kuşadasını kuzey batıdan muhteşem manzaralı yol kenarındaki çam ağacının yanına çadırımı kuruyorum,ahmetbeyli...
sabah 06.05 te seferihisara doğru hareket ediyorum...küçük küçük in çıklar ama suyum çok az tedirginim... petrolun marketı saat 08.30 acılacakmış, artezyen suyu ile mataraları dolduruyorum ve suyun tadı farklı.. iki gün ağzımdan gitmedi farklılık...güllük'ün bitimi ile uzun rampalar başlıyor neyseki inişlerde var..sağ üst baldırımda biraz sinyal var rampalarda tam zorlamıyorum böylece 18 km daha yol alarak sığacık-seferihisar a geldiğimde 68.92 km ve 13.25 olmuştu direk pansiyon buldum duş alıp uzanıyorum tabi önce çamaşır yıkama...iki kez horlama sesime uyanmalı böylece 3 h uyumuşum...akşam üzeri sığacık ta dolanıyorum şirin bir yer dar sokaklar,beyaz tek katlı evler,yaşlı bakkaldan düğme de buluyorum ve besleniyorum... sıgacıkta hava 21.00 de kararıyor,batı...
ve sabah yıne erkenden 06.05 de yola çıkıp onur ş.dan alınan yol destegi ile kısa inişli çıkışlı yoldan kolayca urla'ya sonrada çevre yoluna giriyoruz ve karaburun tabelası keyfle devam ediyorum... ama asıl karaburun yoluna girince trafik korkutuyor,yol gerçek eski antalya sahil yolu ama trafik yogun ve hızlı gün cuma haftasonu da degil...iki tehlike yaşıyorum birincisinde yoldan aşagı inerek üstüme gelen magandadan kurtuluyorum digerinde ise kamyonun biri gerçek yalayarak geçti,daha önceki tırlar falan çok çok iyi imiş...ama devam diyor fakat vites 1-3 pedal dönmüyor rüzgar çok şiddetli bende kuyruğu kıstırıp geri dönüyor gülbahçe'ye bisikleti bağlayıp dolmuşla karabura'a gidiyorum...mordoğan'dan  önce balıklıova dan sonra bir adet kamping görüyorum karaburun'a kadar ama serbest kamp atılacak yerler bolca hissediyorum...
ve benim için memleketin en batısı karaburun'dan selamlıyorum ; kızlarımı,kadim dostlarımı,akrabalarımı, adana team i,geyikbayırı olympos kaş göcek bodrum lu tüm tırmanıcıları,yeni tanıştığım arkadaşları ve dedikodu bile olsa adımı zikreden arkadaşları...
ve sabah erkenden kaynaklar'a dogru pedal basıyorum...30 km sonra güzelbahçe'de berrin karakaya ile migrosun önünde buluşup kahvaltı yapıp sohbet ediyoruz sonra ters yönlere yol alıyoruz ikimizde...
10 km sonra narlıdere'den otobana giriyorum , kaçak... kısa süre sonra her yer polis kaynıyor ama bana karışan yok derken diğer taraftan bir el işareti vede az sonra yanımda biten motorlu polis kibarca uyarıyor ama polisler bitmiyor ve tabıı bende çok hızlı değilim,,,yoruldum ama duramıyorum ve bu kez kaba bir ikaz yiyorum ve sonunda küçük bir sorgu sohbeti ve sonrada burcu g.ın tam tarifi gibi kaynaklar sapagından çıkıyorum...ama köy bir türlü görükmüyor...bugün pedalda üst üste dördüncü günüm...ve nihayet 74.75 km ve saat 15.15 de köy meydanındayım...küçük bir alış veriş ve kamp yeri ,huzur...dinlenirken erdem'lerin gelmesi keyfimi yerine getirdi...yarın tırmanış diye konuşuyoruz...
bugün 10.06.12 seyehate çıkalı üç ay olmuş, takvim olarak tahminen yarısı , km olarak ise üçte biri bitmiş 1506 km yol katetmişiz paşayla...sabah yine erken uyanıyorum ama tekrar yatıp 9 gibi çadır dışına çıkıyorum ilk kez matı dışarı serip efil efil uzanıyorum veeee mat patlıyor...
bazı günler hala oldukça duygusal oluyorum nedensizce, çaglar b.nın aladağlardan araması dünkü duygusallığıma iç yağmurları doldurdu...
neyse erdem'ler geldi ve tırmanış,berna'nın gelmesi ile küçük küçük tırmanıyoruz ve en son 2006 da ziyaret ettiğim bölgede temiz bitiremediğim 'tatu' yu bol betalı olarak tırmanıyorum...
tırmanışı seviyorum bana hala çok büyük keyf veriyor....
ve kayalardan herkesten önce ayrılıp çok hafif bir yükle (sağolasın erdem) karşıyaka'ya akıyorum bir 37 km yol ile tersane kafede erdem'le buluşuyoruz......

25 Mayıs 2012 Cuma

Yağmurlar kesildi hava cam gibi ve 'cennet ten bir 'günah' 7a çıkardım...Metin in istasyon klibinden düşmesi kutlamayı buruk kıldı...dün sabah korkunç yorgun olmama rağmen 'ceneviz' sektörde buldum kendimi.etkiliyeci güzellıkte. anlatması çok zor ama ne kafada ne kollarda nede bacaklarda enerjı var, 'kaptan mıchel' VII zorlukla tırmanabıldım...
Metin in abi perşembeye bir şansımızı deneyelim (günah için ) önerisinin üzerine atlamam ile beraber 26 gece konakladıgım olympos ta bugün (22 mayıs) rest,temizlik,deniz ve toplanma var sabah çok erken kaş'a doğru yol almak istiyorum...
Çadırım???evi toplamak oldu..ne çok eşya varmış..eşyalar üçe bölündü yanıma alacaklarım Tafa güvenli ve sınırsız servislerine kargoyuda ekleyerek eşyalarımın bir bölümünü demre ye diğer bölümünü kaş a taşıması müthiş kolaylık oldu...neredeyse uykusuz bir geceden sonra sabah 06.20 de çok hafif bir yük ile pedala çıktım...adrasan, karaöz yönünde korsan koyuna bakarak salyalarım aka aka yol aldım...az önce sevip beslediğim köpeği azarladım bagırdım çagırdım ve pedala hızlı hızlı bastım..garibim yavrusu nu bırakıp bisikletimin peşine düştüğü için...karışık duygular... finike de balıkçı barınagı yerine yat limanı tarafına dönünce hayal edilen güzel sohbet yerini  gazozlu bisküvi ile beslenmeye bıraktı ve hemen yol aldım...ama ne mümkün rüzgara karşı pedala basmak gerçek zor oldu...demre ye daha dogrusu çayağzı na vardıgımda çok yorgun ama 86.16 km yi 6.55 dk almış vede saat 16.15 i bulmuştu...Tafa kargonun çadır mat ve tulumu getirmesi ile evimi kurdum..birkaç köpek ve bir adet beyaz balıkçılın dışında kimseciklerin olmadığı uzun sahilde kısa bir yürüyüş...lakin kumların şiddetli rüzgarın etkisi ile oluşturdukları şekiller bana merzuka çölünü anımsattı...orada 10 m yi bulan kum tepeleri çayağzında yaklaşık 1 cm ama gölgeler , sırtlar  , dalga şekilleri ...birinde ben dev adam digerinde karınca kadar...yaşam bu kadar göreceli...
telefonun sesine irkilmeli bir uyanış ...tel daki onur şahlar uyuyormuydun abi saat daha sekiz(20.00)..
...oğlum salyam bile akmış dedim halbukı yedibuçukta yatmıştım...sabah tel alarm sesine uyanıp 6.30 da yola koyuldum...3 km lik  çayağzı demre kavşagı serin havada gayet güzel ama hemen sonra 14 km lik rampa çeşit çeşit dut yiyerek ve bol molalarla geçti ve 20 kmyi ancak 3.15alabilmiştim...neyse sonraki km ler makul iniş ve çıkışlarla geçti...tam kara göründü misali son 7 km,hafif rampa aşagı olmasına eağmen 2-5 vites 7 km hızla çok zor ilerliyorum...tanrım bu ne rüzgar...neyseki 1-2 km sonra eğim artınca rahatca aktım kaş'a...51.55 km 4.45 dk vede 13.15 te kaş kampingteyim...
kampa yerleşip kirlileri yıkayıp bedenimide temizledikten sonra esra ve sinan la buluşup çay içip bol sohbet ettik...havadan(uçmak) , sudan (dalmak) ve yoldan (bisiklet,tekne)...uğur ile maral tekne ile dünya turuna  (cahilcesareti.com) çıkacaklarmış ( 2013 10 nisan - 1 mayıs) ...abi sen deneyimlisin çocuğu nerede doğuralım sorusu ile yorgun bedenim beynim aptala döndü...ben ancak kızlarımı deli gibi seviyorum diyebildim...shirly nin gelmesi ile cumartesiye tırmanış planını yaptık işler tamam...sabah sekiz de uyanmama rağmen dokuzda kalktım oysaki akşam onda yatmıstım ama yinede yorgun kalktım...kaş taki ilk günüm best day.... 

30 Nisan 2012 Pazartesi

'beş taş' ın italyan versiyonuna karşılık anadolu tarzını gösterip, uygulama yaptıgımız yeni zelandalı genc hanımlarla, ve daha sonra amerikalı erasmus öğrencilerine, tavla bilgimi paylaşarak geçti ilk günüm ama daha da çok sırtım,popom minderlerin yumuşaklıgını doya doya hisssedip keyff yaparak kadir's te.
Izdıraplı 89 km den sonra sakin ve hazır kahvaltı sonrası suyu henüz soğuk ama güneşi mükemmel deniz, doyamadığım olympos...
Güneşli yağmurlu rüzğarlı ama neredeyse her gün dört mevsimin yaşandığı ilk kez 37 gece konaklayabildiğim Geyikbayır'ında arkadaşlarımın her daim güleryüzleri, içten sohbetleri ,partnerlikleri yaşamımı vede tırmanışıma hep pozitif katkı sağladı...Bunların sonucunda ; ilk tırmanışımı hala anımsayamadıgım    mukata(VII-) , yılların projesi noel baba (VIII-), çok klas 40m. spider solitere (VIII-) ve lycian alpinist (VII+) en aklımda kalanlar...
Bayır'ın bilinen yüzü özellikle kayalar , tırmanıcılar...almanca ,ingilizce ,türkçe ,fransızca...lisanlar modern yaşamın bir görüntüsü olurken bazen 10dk bazende 10 adım güzergah dışındaki yaban hayatın yabanıllığını ancak bu ziyaretimde bir nebze hissedebildim...
Bu dizler kimin ya da hangi dizler 600 km yol yaptı ciddi ciddi bir yanlışlık var...Ama düşününce gerçekler;    4 tırmanış gününden ve de yola çıkışın 48. gününde bayır dan olympos  a ciddi bir dinleme vermeden pedala basınca önce sol sonrada iki dizimin korkunç ağrıları ile Olympos un rampalarından inerken bile mola vere vere 8,5 h. de bol acılı bir halde ulaşabildim Olympos'a. Bu yorucu saatlerin üzerinede Çağlar Ç. nın güzel hizmeti ile 4,5 h. çantalarımın peşinde koşarak günü bol tuzlu ve biberli tamamlayabildim...
Bundan sonraki etaplarda dizlerimin ağrısı yada baş edemeyecegım ağrı ve sorunlarla karşılaşmamam umuduyla...

21 Mart 2012 Çarşamba

Evet .
cemreler düştü bahar geldi geliyor banada 'yol' göründü. Bu kış almış oldugum kararla mart ın ilk günlerinde muhasebe işlerimi bitirir bitirmez emekliye ayrılacagım ve ilk iş geyikbayırı/antalya ya bisikletle yola çıkacagım.
Tüm çevreme 10 mart diye söylememe ragmen iç kararım olan 9 mart 2012 - 08,45 te balcalı/adana dan 'yol'a koyuldum.Toplamda 7 pedal günü 11.gün 19,03,2012 -14,10 da  56h16' mesai ile vede 42h11' sele üzerinde kalıp 614,26 km yol katederek tam iki yıl önce (20,03,2010) sedye üzerinde ayrıldıgım geyikbayırı na ulaşabildim...
Yolda her yer şırıl şırıl bazende gökyüzü de şırıl şırıl.çadırımın etrafı orkidelerlede çevrili oldu. gözlemecinin eski kanepesi yatagım oldu ama genelde çiçeklerle konusarak hatta onlara şarkılar söylüyerek kah sele üzerinde yol alırken bazende 'paşam' ın elinden tutup rampaları tırmandık sayısız viraj döndük. yorulduk ama soluklanıp hep devam ettik yola.
Bu bisiklet ile antalya fikrimi kime söylediysem: 'yavaş git nereye gidiyorsun'. 'nereden baslayacaksın'. 'nerede kalacaksın'.'yollar çok virajlı ve dik rampalar'.'tamam anladık git ama bisikletle olmaz' vs negatif cümleler. Aslında bende kendimi sorguladım hele birde ilk bisikletimi 30 yaşında aldıgım.hiç lastik patlağı yapmamış ve hiç iki gün üst üste bisiklete çıkmamış biri olarak çoook sorguladım..Ancak yola çıktıktan hemen sonra  tüm çevremden telefonla.mesajla vede mail ile pozitif destekler inanılmazdı...bazı mesajlar : 'tek tek geride kalırken yol çizgileri geçmişten bir parçada kalır yolda.gelecege yeniliğe doğru çevrilen pedal ise agır gider uzun gider...yolun açık rüzgar seninle olsun...'denizci yolun açık olsun yanlız bir teknede arkandakı dostların gibi sakın dalgalar eslık etsin sana.fırtınasız ama senı surukleyecek ruzgarın olsun hep yol boyunca....'günaydınnnn iyi şans tependen hiç ayrılmasın iyi yolculuklar..yüreginin götürdüğü yere giden adam....
Aslında bu yol fikri ve eylemi sadece balcalıdan-geyikbayırına bisikletle gitmekten çok daha derin hissiyatları var beynımın derınlıklerınde...
Neyse şimdi tırmanış zamanı...parmaklar pamuk gıbı 20 gundur tırmanıs yok tabı...bakalım tırmanacagım çaba gösterecegım tırmanacagım...
iki gündür kendimi dinliyorum yoldan bisikletten bisiklet ile yol almaktan hissiyat hep pozitif...bu düşüncelerim devam ederse beni bekleyen diger tırmanış bahçeleri  Anadolu da 6000 km yol demektir...

11 Mart 2012 Pazar

Orkidelerle çevrili çadırım...Akçakıl/taşucu/11,03,12
Dostlarımın tüm iyi dileklerine sevgiyle teşekkür ediyorum...

8 Mart 2012 Perşembe

Yol...

Time,
hazırmıyım,I don't know...Then
bir dolunay sabahında, I'm starting in the way...